Çakraların tıkanma sebepleri nelerdir saymadan önce çakra tıkanıklığı nedir bunu anlamak gerekir. Çakra tıkanıklığı; çakraların olması gerektiği gibi veya olması gerektiği yerde çalışmamasıdır. Çakraların kapanması olarak da ifade edilir. Fakat bir önceki çakra yazımızda da belirttiğimiz gibi; çakraların kapanması gibi bir durum söz konusu değildir. Çünkü çakralar kapanırsa yaşam sona erer. Çakraların kapanması ile ifade edilmek istenen durum çakraların tıkanmış olması veya blokajların bulunmasıdır.
Çakra tıkanması durumunda enerji; çakralar arasında gerçekleşmesi gereken olağan akışında hareket edemez. Çakranın tıkanıklığı en basit haliyle enerjinin sıkışmasıyla kendini belli eder ve enerji bir üst çakraya akamadığı için sıkışıklık meydana gelir. Yani enerji Sakral Çakrada birikme ya da sıkışma yaşıyorsa bu; Solar Pleksus çakrasının tıkanık olduğunu gösterir. Çünkü enerji bir üst çakraya akamayacağı için burada sıkışır ve kalır.
Yine bir önceki yazımızda her çakranın başlığı altında o çakranın tıkanma nedenlerine az çok değinmiştik. Bu yazımızda genel olarak çakraların tıkanma sebeplerinin ne olduğunu işleyeceğiz. Öyleyse haydi! Çakraların tıkanma sebepleri neymiş hep birlikte bakalım.
Korku
Korku, hayatımızın birçok noktasında karşımıza çıkan ve yalnızca çakralarımızı değil; yine hayatımızın birçok noktasında tıkanmalara sebep olan bir duygudur. Çünkü korku enerjisi oldukça güçlü bir enerjidir. Korku, çoğu zaman atacağımız adımların önüne set olur. Yapmak istediklerimizi sırf hayata dair korkularımız yüzünden yapamayız. Bu da bizim özgüvenimiz başta olmak üzere kendimizle ilgili birçok ön yargıya sahip olmamıza sebep olur.
Hayatımızda alacağımız kararlar çoğunlukla korkunun temelinde alınan kararlar ise bu durum; çakralarımızın tıkanmasına da sebep olur. Çünkü korkular; kararsızlık, öz güven eksikliği, verilen kararların sorumluluğunu almamak için hayatımıza dair kararları başka kişilerin alması; kaybetme korkusuyla saldırganlık, kıskançlık; güvensizlik nedeniyle ikili ilişkilerde bağlanamama veya sağlıksız bağlanmaya kadar birçok konuda hayatımızı olumsuz etkiler. Çakraların duygulardan etkilendiğini belirtmiştik. Tüm bu olumsuzluklar da başta kök çakra olmak üzere; bütün çakra sistemimi olumsuz etkiler ve bununla birlikte tıkanmasına da sebep olur.
Zihinsel Çatışmalar
Kafa karışıklıkları, kararsızlık, yaptıklarından emin olamamak, “Böyle değil de şöyle yapsaydım nasıl olurdu?” Diye sürekli sorgulama halinde olmak, iyilikle kötülük arasında gidip gelmek; düşünceler arasında neyin gerçek neyin hayal olduğundan emin olamamak gibi sürekli bir çatışma durumu yaşadınız mı daha önce? Bunları yaşamayan yoktur. Fakat bizim burada bahsettiğimiz zihinsel çatışmalar bunların kronik hale gelmiş olma durumudur. Süreklilik içeren zihinsel çatışmalar kişinin iç dünyasında kendiyle bir savaşa girmesine sebep olur. Bundan dolayı kişi kendinden emin olamama, verdiği kararlar konusunda onay bekleme ve takdir edilme isteği, kendine güvenmeme gibi sorunlar yaşar. Tüm bunlar yine çakraların tıkanmasına sebep olur.
Negatif Duygular
Kızgınlık, endişe, pişmanlık, suçluluk, stres, üzüntü, keder, affedememe gibi negatif duygular zihnimizin olumsuz çalışmasına sebep olur. Olumsuzluklar ise olumsuzlukları çeker. Yani, negatif düşünceler yalnızca çakralarımızı tıkamakla kalmaz aynı zamanda hayatımıza daha fazla olumsuzluk çekmemize sebep olur. Negatif düşüncelerden kurtulmak ve zihnimizi sakinleştirmek için meditasyon yapabiliriz. Meditasyonu nasıl yapacağınızı bilmiyorsanız meditasyonla ilgili yazmış olduğumuz detaylı meditasyon yazımıza göz atabilirsiniz.
Kendimize Söylediğimiz Yalanlar
İnsan en çok kendisine yalan söyler. Çünkü kendimize yalan söylemek başkalarına yalan söylemekten daha kolaydır. Hayata veya kendimize karşı söylediğimiz yalanlar gelişmemize engel olur çünkü kendimizi olduğumuz halin en iyi halimiz olduğuna inandırırız. Burada bahsedilen olumlamalar değildir. Olumlamalar; olmak istediğimiz veya olabileceğimiz en iyi hale gelmemiz için kullandığımız araçlardır. Kendimizi kandırmak ise bundan oldukça farklıdır. Kendimize yalan söylediğimiz ve olanlara karşı gözümüzü kapattığımız sürece kötü giden durumları düzeltmek için bir çabaya girmeyiz ve durumlar kötü gittikçe de çakralarımıza gelen negatif enerji çakralarımızın tıkanmasına sebep olur.
Ergenlik Çağında Bastırılmış Cinsel Duygular
Özellikle Türkiye’de, hepimizin bildiği gibi, cinsellik büyük bir tabudur. Hepimiz sadece üremek için ve bunu da yalnızca toplumsal olarak ayıplanmayacak koşullar sağlandığında gerçekleştirmek gerektiğine dair inançlarla büyütüldük. Buna bir itirazımız yok elbette. Fakat bu inançlar bize empoze edilirken ailelerimiz tarafından çoğunlukla korku enerjisine maruz bırakıldık. Oysaki evet, cinsellik belirli koşullar sağlandığında (evlilik, yaş, ekonomi vb. ) gerçekleştirilmesi daha doğru olan bir eylem. Fakat daha çocukluktan itibaren bunun ayıp, kötü, toplumdan dışlanılma tehdidi vb. olduğu olgularıyla büyüyen insanlar yetişkinlik dönemlerinde de cinsellikle ilgili sorunlar yaşamaktalar.
Ergenlik çağı kişinin cinselliğini keşfettiği yaşlardır ve özellikle bu yaşlarda ayıplanma korkusuyla bu duyguları bastıran çocuklar bu bastırılmış duyguları öfke, saldırganlık, itaatsizlik gibi eylemlerle dışa vururlar. Burada bastırılmadan kastımız gençlerin cinsellik deneyimlerini yaşayamamasından ziyade bunları ve bununla ilgili sorunlarını konuşmaktan bile çekinmeleri. Oysa tam bu merak döneminde bu meraklarını konuşarak/sorarak gideremeyen gençler bütün sorularının cevaplarını yanlış kaynaklarda arıyor ve bu da onları içsel çatışmalara sürüklüyor. Ergenlik döneminde bastırılmış cinsel duygular çakraların tıkanmasına neden oluyor.
Ergenlik döneminde bastırılan cinsel duygular daha sonra yetişkinlikte; cinsellikten zevk alamama, cinselliği ayıplama, suçlama, kendini kıyaslama, yetersiz görme gibi sorunlara zemin hazırlıyor ki; bu da çakraları tıkayan ayrı bir sebep haline geliyor.
Cinsellik ayıplanacak ya da suçlanacak bir kavram değildir. Aksine, cinsellik insanın en temel dürtülerinden biridir. Vardır ve insanlık tarihi boyunca var olmaya devam edecektir. Bu nedenle, özellikle gençlere, cinselliği anlatırken onu şeytanlaştırmak yerine; doğru olanın ne olduğunu, nasıl olması gerektiğini, ne zaman olması gerektiğini doğru ifadelerle anlatmak daha faydalı olacaktır.
Özetlemek gerekirse; ergenlikte bastırılmış cinsel duygular ile birlikte cinsellikten zevk alamama, ayıplama ve suçlama da çakraların tıkanmasına sebep olan etmenlerdendir.
Çocuklukta Başlayan Şefkat ve Bedensel Temas Eksikliği
Hepimiz şu cümleyi bir yerlerde duymuş veya bizzat kendimiz kurmuşuzdur; “Büyükler sevgisini göstermeyi bilmiyor.” Evet, birçoğumuz şefkatten uzak olduğumuzu düşünerek büyüdük. Birçoğumuzun saçı okşanmadı. Birçoğumuz “Seni seviyorum kızım/oğlum” cümlesini ya hiç duymadı ya da çok nadir duydu. Birçoğumuz içten bir sarılmayı hissedemeden büyüdü gitti…
İşte bu sebepler yani şefkat görememe, kişinin suçluluk duygusu ve yetersizlik hissiyle büyümesine sebep olur. Bu hisler zamanla kökleşir ve kişinin hayatının bir gerçeği haline dönüşüverir. Aynı zamanda çocuklukta bedensel temas eksikliği de kişinin kendisine ve bedenine olan sevgisini azaltarak kendini beğenmeyen, kendisini sürekli eksik gören bir insan haline getirir. Bütün bunlarda çakraların tıkanması için oldukça büyük sebeplerdir.
Çocuklukta başlayan şefkat ve bedensel temas eksikliği başlığı altında ele alabileceğimiz bir diğer konu da bebeğin emme sürecidir. Bebeğin annesinden süt emmemesi veya ihtiyacından az emmesi; hem bedensel temas eksikliği hem de anne ile çocuk arasında kurulacak olan bağ açısından olumsuz bir durumdur. Sonuç olarak bebeğin emmemesi veya az emmesi de çakra tıkanıklığına sebep olan etmenlerdendir.
Zamanından Önce Tuvalet Eğitimi İçin Zorlanmak
Birçoğunuzun “Tuvalet eğitimi ile çakraların ne ilgisi var yahu?” dediğini duyar gibiyiz. Konunun detaylı olarak anlaşılması için öncelikle Sigmund Freud’un tuvalet eğitimi ve psikanalitik bakışına kısaca değinmek yerinde olacaktır. Freud, gelişim evrelerini 5 kısma ayırmıştır. Bu dönemler sırasıyla; Oral (0-1 yaş), Anal (1-3 yaş), Fallik (3-6 yaş), Latent (6-12 yaş) ve Genital (12+ yaş) dönemdir. Tüm dönemlerin kendi libido odağı ( Oral-Ağız, Anal-Anüs, Fallik-Genital vb.); gelişim özelliği (Oral-Beslenme, Anal-Tuvalet Eğitimi, Fallik-Oedipus/Elektra vb.); saplantıları (Oral-Sigara içme/Tırnak yeme/Aşırı beslenme, Anal-Düzen problemleri/Cimrilik vb.) vardır.
Anal dönemde yer alan tuvalet eğitimi psikolojik açıdan birey için oldukça önemlidir. Çünkü çocuk ilk kez bu dönemde mesane ve bağırsak hareketlerini kontrol ederek haz duygusunu tadar. Aynı zamanda fiziksel ihtiyaçları da dahil olmak üzere “kontrol etme” bu evrede öğrenilir. Çocuğun bu kontrol davranışları abartıya kaçmadan desteklenirse; çocukta bağımsızlık ve başarı duygusu olumlu şekilde gelişir. Freud’a göre tuvalet eğitimi ve çocuğun egosu ile dürtüleri arasında kuvvetli bir ilişki vardır. Tuvalet eğitimi ile birlikte çocuk dışarıdan gelen uyarıları fark ederek dürtü doyumunu ertelemeyi veya vazgeçmeyi öğrenir. Bu dürtülere hızlı tepki verilmemesi durumunda çocuklar; engellendikleri için bu duruma öfke, kızgınlık veya saldırganlık ile tepki gösterirler. Bunlarla birlikte çocuk ilk kez bir otorite figürü ile karşılaşır çünkü; artık nereye, ne zaman tuvaletini yapması gerektiğini söyleyen ebeveynleri vardır.
Bu dönemde ebeveyn yaklaşımları oldukça önemlidir. Ebeveynler çocukların doğru davranışlarına övgüyle yaklaşırlarsa çocuk kendini yetenekli ve aynı zamanda üretken hisseder. Bu durum yetişkinlik döneminde de yaratıcı ve yetkin kişilik sergilemesini sağlar. Aynı zamanda kendi sınırlarını öğrenen çocuk yetişkinliğinde de sınırları konusunda zorluk yaşamayacaktır.
Ebeveynlerin bu dönemde dengeli davranmaları oldukça önemlidir. Oldukça rahat davranan, hiçbir sınır koymayan ve her duruma hoşgörü ile yaklaşan ebeveynlere karşın çocuk yetişkinliğinde; israfa meyilli, düzensiz/dağınık, sınırları konusunda zorlanan ve hatta yıkıcı bir kişiliğe sahip olabilir (anal-kovucu kişilik). Bunun tersi olarak; oldukça katı kurallar koyan, ağır cezalara başvuran veya çocukla alay eden ebeveynlere karşın çocuk yetişkinliğinde; katı kuralları olan, takıntılı denebilecek kişiliğe sahip olabilir (anal-kalıcı kişilik).
Tüm bunlarla birlikte konumuz olan zamanından önce tuvalet eğitimine gelecek olursak; henüz kontrol duygusunu tatmamış olan çocuk ebeveynin kendisinden ne istediğini de anlamamakla birlikte kendisini oldukça yetersiz hissederek bunu yetişkinliğine de taşıyacaktır. Aynı zamanda genital organlarıyla daha erken karşılaşacak ve bu da onu bir sorgulama haline sokacaktır. Fakat ne kadar anlatılırsa anlatılsın işlem öncesi dönemde olduğundan dolayı anlamayacak ve bilinçaltında yine kendini eksik hissedecektir. Bununla birlikte çocuk o dönemde animizm (insanlaştırma) döneminde olduğundan dolayı; gözünün önünde kakası yıkanan ve yok olduğunu gören çocuk kendisinden bir uzuv eksilmiş hissine kapılacaktır. Tüm bunlar ve bu zihin karışıklığı da elbette çakraları olumsuz etkileyecek ve ileri ki yaşlarda tıkanmalara sebep olacaktır.
Psikolojik Baskılar
İkili ilişkilerde yaşanan psikolojik baskılar, maruz kalınan manipülasyonlar; evde, okulda, iş yerinde karşılaşılan problemler; rekabet, kıyaslama ve daha pek çok psikolojik problem bizi negatif durumlara ve duygulara iter. Bu durum ve duygular içsel çatışmalara, kendini kanıtlama hırsına, onay alma ve takdir edilme arzusuna dönüşebilir. Bunlar ise bizi enerji olarak aşağı çeker. İşte tüm bunlar da çakralarımızın tıkanmasına neden olur.
Affetmemek / Affetmeyi Bilmemek
Affetmek hemen hepimiz için oldukça zordur. Verilen emekler, geçirilen zaman, yapılan fedakarlıklar vb. affetmeyi daha da zor hale getirir. Kendimizi affetmek de öyle… Fakat yaşanan olayları ve kişileri affetmediğimiz sürece enerjiyi tıkarız. Tıkanan bu enerji hem hayatımızı hem de çakralarımızı negatif etkiler. Affetme çok güçlü bir enerji yayar. Bu enerji pozitiftir ve sizin de frekansınızı yükseltir. Sizi hak etmeyen insanları düşünüp frekansınızı düşürmeye değer mi? Zor olduğunu biliyoruz ama siz yine de affedin gitsin!
Bağımlılıklar
Sigara, alkol, uyuşturucu maddeler, anne, baba, çocuk, sevgili… Bağımlılık, her neye olursa olsun, hayatımızdan çalan bir durumdur. Alışkanlıkla karıştırıldığı çok olur fakat alışkanlığı değiştirmek bağımlılığı yenmekten çok daha kolaydır. Bağımlılıklar farkında olmasak da zihnimizin büyük bir bölümünü kapsar. Çoğu zaman gündelik hayatımızı dahi bağımlılıklarımız yönetir. Mesela sigara içmek için soğuk olsa da dışarıda oturmak gibi… Ya da cebinizde kalan son parayı faydalı bir şey yerine bağımlı olduğunuz şey her neyse ona harcamanız gibi. Bir şeyi kendinizden çok düşünmek, enerjinizin çoğunu da ona harcamak demektir. Sigara, alkol ve uyuşturucu maddeler tüm bunlarla birlikte bir de frekansınızı düşüren ve auranızı olumsuz etkileyen maddelerdir. Tüm bunlar nedeniyle çakralarınız bağımlılıklardan olumsuz etkilenir. Tıkanabilir veya blokaja sahip olabilir.
Bağımlılık; türü ne olursa olsun oldukça kötüdür. Tüm bağımlılıklarınızdan kurtulup tamamen özgür olduğunuz bir yaşam dileriz.
- Şamanın Bahçesi
Daha Fazla Bilgi İçin İnstagram Hesabımızı ve Web Sitemizi Takipte Kalın!
